Yazma Dersleri
Necip Tosun
Sezai Karakoç’un eserlerini incelediğimizde, “gerçeküstücülük” ve “büyülü gerçekçilik”le yakından ilgilendiğini görürüz. Karakoç, eserlerinin fikri yapısını diriliş düşüncesine, anlatım biçimini ise büyülü gerçekçilik ve gerçeküstücülüğe dayandırır. Bu akımları, gündelik olayların yorumundan müthiş bir aşkınlığa, metafizik bir gerilime ve giderek yeniden dirilmeye, yani diriliş düşüncesinin ifadesine dönüştürmüştür. Sezai Karakoç’un, bu akımları daha üniversitede öğrenciyken incelediği ve kendini yazmaya bu şekilde hazırladığı görülür.
1950’li yılların başında Mülkiye’de öğrenci olan Sezai Karakoç, bir hatırasında, gerçeküstücülükle ilgili yapılan bir toplantıya dinleyici olarak katıldığını ve daha sonra söz alarak konuştuğunu aktarır:
“Ben de söz aldım. On beş dakika kadar konuştum. Konuya sanat yönünden baktım. Aşırı akılcılığa ve realizme tepki olarak nitelendirdim gerçeküstücülüğü. İdeolojik açıdan değil, estetik açıdan bakmak gerektiğini söyledim. Doğrusu, benim bu konuşmam, bir cesaret, bir ataklık sayılabilirdi. Çünkü oradakilerin çoğu Paris’ten gelmişlerdi. André Bréton gibi gerçeküstücüleri görmüşler, dinlemişlerdi. Bununla birlikte benim konuşmama karşılık veremediler diyebilirim. Buna da sebep, bana kalırsa, benim Paris'i görmemekle beraber, Fransız Kültür Merkezi’nde gerçeküstücü ürünleri görmüş olmam, o konuda yazılmış olanları okumuş bulunmam, aynı konuda dergilerde çıkan yazılardan haberdar bulunmamdı. Onlar o yazarları, o şairleri görmüşlerdi, ama, belki de, benim kadar, eserleri ve eserler hakkındaki değerlendirmeleri ele alma gereğini duymamışlardı.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder