The Substance (Cevher) - 2024 |
31 Ekim 2024 Perşembe
Bir dost tavsiyesi
30 Ekim 2024 Çarşamba
Tehlikeli bir doğaçlama
Ana Alexandrescu |
Komutanın Aşk Mektubu
Selahattin Yusuf
Meraklısına :
Bu alıntıyı neden paylaştım? Bir şey var metnin içinde. Nasıl anlatsam; biraz hınzırlık, biraz derinlik, biraz duygusallık. Sanki bir arkadaşınızla oturuyorsunuz da birazdan sağlam bir muhabbete gireceksiniz gibi.
28 Ekim 2024 Pazartesi
İğne ucu kadar
Deniz Rüyaları
26 Ekim 2024 Cumartesi
Ve diğer birkaç şeye dair
El Romance Del Aniceto y La Francisca - 1967 |
"Bu film, Aniceto ve Francisca'nın nasıl uzak düştüklerine, üzüntünün nasıl ortaya çıktığına ve diğer birkaç şeye dair aşk hikayesini anlatmaktadır."
Aniceto - 2008 |
Sinema bize sadece bir hikaye sunmaz
El dependiente (1969) |
24 Ekim 2024 Perşembe
Sonunu bilmediğimiz hikayeler
Transit - 2018 |
22 Ekim 2024 Salı
Biz biliriz senin ne filmler çevirdiğini
Daha sonra izle
Tolga Çebi'nin şarkısı. Belki Cyrano de Bergerac oyunu için bestelediği 'Aşk' gibi değil ama bence ondan aşağı kalır yanı yok. Sadece doğru zaman ve doğru duyguyla dinlenilmesi gerekiyor.
İnsanlar da böyledir. Doğru zaman ve doğru ışıkla tanıştığında onları da seversin.
Meraklısına :
21 Ekim 2024 Pazartesi
Cebimde ölmeyecek kadar Türk Şiiri
20 Ekim 2024 Pazar
Chlopi
Chlopi (Köylüler) - 2023 |
"Aşk gider, tarla kalır."
Hakkında:
"Film 19. yy’ın empresyonist tablolarından esinlenilerek yapılmış. Her sanatçı buna uygun tarzda çalıştı. Benim çalıştığım ekip digital painter’lardan oluşuyordu. Elle yapılmış yağlı boya resimlerinin ara sahnelerini yine empresyonist tablolarda olduğu gibi boyadık. Yani kişisel olarak belli bir sanatçıdan esinlenmemizin bir önemi yoktu.
The Peasants, olağan dışı teknik kullanımıyla büyüleyen bir film. Yağlı boya tekniğini bu kadar zarif kullanan Loving Vincent filminden başka herhangi bir film hatırlamıyorum. The Peasants, Polonya asıllı 19 ve 20.yüzyıl sanatçılarının bir yorumu. Gazeta Krakowska ve Polskie Radio’nun haberine göre Józef Chełmoński, Ferdynand Ruszczyc ve Leon Wyczółkowsk’ın eserlerine atıfta bulunuyor. Bana göre ise Claude Monet’in izlerini de görmek pek bir mümkün.
Film, içinde dört mevsim kullanması ve geçişlerinin inceliğiyle insanı etkisi altına alıyor. Geçişlerle birlikte mevsimlerin getirdiği zorlukları, duygu durum değişiklikleri ve Polonya geleneklerini görmek ise mükemmel bir deneyim. Her mevsiminin her bir karesini, herhangi bir müzede görseniz şaşırmayacağınız türden bir film The Peasants.
Film, ilk sahnelerinden itibaren sanki içimizden, yaşadığımız topraktan çıktığına inanacağım kadar kültürümüze yakın gelmişti: dedikodu, başlık parası, aile içi medceziri ve sarı sıcak ovada bir avuç toprak sahipliği.
Genç bir aşkı ve sevdiği bir hayatı olan Jagna, yaşlı ve varlıklı bir çiftçi olan Maciej’in hayatına girmesiyle geri dönülmez bir hayata adım atıyor. Bu durumda Jagna, Maciejle istemediği bir evlilik sonucu Maciej’in oğlu yani Antekle olan aşkından uzaklaşmak zorunda kalıyor fakat direnme ve bağımsızlığına olan aşkını radikal kararlarla ortaya koyma çabasına dönüşüyor yaşananlar. Babayla oğlunun çatışması ise düşmanınızın başına gelmesini istemeyeceğiniz türden. Bu çatışmanın çözümlenmesi filmin ilerleyişinin yükseldiği noktalarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Jagna, yanlış anlaşılmaların, kıskançlığın ve kinin kurbanı oluyor ve sebebi çok da yabancı olmadığımız kolektif bilincin Jagna’nın güzelliğine duyduğu kan alma arzusu. Film, kan alma arzusunun getirdiği linç kültürüyle climax‘ına ulaşıyor.
Kolektif bilinç kavramını sadece belirli bir toprakta yaşayan insanlarla bağdaştırmamızın doğru olmadığına inanıyorum. Sinemanın da bize gösterdiği gibi teamülüyle, başlık parasıyla, dedikodusuyla, uzak sandığımız birçok durum coğrafya fark etmeksizin benzer şekilde yaşanıyor." - arakatmag.art
Meraklısına :
Aslında Jagna, en baştan Mateusz ile evlenip olayı kapatacaktı. Böyle entrikalara, dramlara hiç gerek yoktu. İki de çocuk yaptı mı, ohh miss. Eli yüzü düzgün, efendi çocuktu Mateusz. Güzel de işi vardı. Marangoz deyip geçmemeli, o dönemde iyi para yapar. Ne oldu evlenmeyip? Ha, ne oldu? Antek denen, ne bok olduğu belli olmayan herife aşık oldu. Üstelik herif evli ve çoluğu çocuğu var.
Tabi köylük yerde bir ana, bir kız yaşamak kolay değil. Jagna'nın anası düşünmesin de kim düşünsün? Ahir ömründe hem kendi gün görmek için, hem kızı rahat etsin diye verdi kızı Antek'in zengin dul babasına. Kadın nerden bilsin kızını, al başına belayı şimdi! Ne yardan geçiliyor, ne serden, ne de topraktan.
Jagna'nın gelin gittiği ev de aşiret evi gibi. Kayınoğlandı, eltiydi, görümceydi, köylülerdi derken işler iyice zıvanadan çıktı. Ne aşkmış mı demeli yoksa ne toprakmış mı bilemedim.
Fitne fücur, dedikodu, mal kavgası, haset, kin, tavuk, horoz, inek ne ararsan var filmde. Köylü pek de milletin efendisi değil gibi geldi bana. En azından Polonya köylüsü. Neyse ben biraz daha Polonya filmleri izlersem anlarım olayı.
Bir Köpeğim ve Bir Kedim Vardı
I Had a Dog and a Cat (1928) - Josef Čapek |
Evde Hapis Kediler
Kedileri Severken Ağlayınız
La Paresse (Tembellik) - Félix Vallotton - 1896 |
Ölüyoruz yavaş yavaş
Karşılıklı, köşemizde
Elenirken eleğinde sıkıntının saatler
Mutad olduğu üzre
Bazen o benim kucağımda
Bazen ben onun
Avutuyoruz birbirimizi
Özlerken aynı şeyleri gizlice
Nasıl tırmalardık hayatı
Bir zamanlar şehvetle
Gittikçe bozuluyor yazım benim
Bozuluyor resmi onun gittikçe
Yaptığı eskiden özenle
Döşemelerine koltukların, kanepelerin
Esin geldikçe pençeleriyle
Derim ki ben
Kedileri severken ağlayınız
Beyaz değil aslında mahzundur kediler
Bu şiiri okurken de ağlayınız
Görüldüğü gibi
Kemiriyor İsmail'i keder
:) |
19 Ekim 2024 Cumartesi
Kayıp
Lola
Lola - 1981 |
Ana, Mon Amour
Ana, Mon Amour (Ana, Sevgilim) - 2017 |
"Keşke benimle büyüyebilseydin."
Hakkında :
"bir aşkın bağımlı bir ilişkiye evrilip tarafları nasıl tükettiginin hatta yok ettiginin gayet vurucu anlatımı." - ekşi sözlük
"Toma ve Ana üniversitede tanışırlar. Umutlar ve hayallerle dolu, her birinin diğerine eşit ölçüde ihtiyaç duyduğu hissiyle dolu bir aşk ilişkisi başlar. Ana'nın karmaşık bir aile geçmişi vardır ve şiddetli panik atakları geçirir. Orta sınıf Toma, sevgilisinde karşılaştığı derin umutsuzluk kuyusundan büyülendiği kadar şoke de olur. Toma, Ana'ya tam desteğini verir ve onu bir dizi doktora götürür. Aynı zamanda ikisi de ailelerinden ve arkadaşlarından soyutlanmaya başlar. Ana'nın zayıflığı Toma'yı daha güçlü yapar. Hamile kaldığında Ana, daha güçlü bir insan olarak ortaya çıktığı analitik psikanalize dayalı bir terapiye başlar. Ancak daha sonra Toma'nın dünyası altüst olmaya başlar... Călin Peter Netzer'in filmi, romantik dramayı akıl hastalığı ve bunun nasıl üstesinden gelindiği üzerine bir çalışmayla harmanlıyor. Toma'nın psikanalitik seansları etrafında yapılandırılmış karmaşık bir bulmaca gibi ortaya çıkan anlatı, bir dizi sürekli geri dönüşle geçmişe dalıyor. Rumen toplumunun bastırılmış derinlikleri ve tabularıyla sayısız bağlantıyı ortaya çıkaran karmaşık bir evlilikten sahneler." - berlinale.de
Meraklısına:
Ne Croyez Surtout Pas Que Je Hurle
Ne Croyez Surtout Pas Que Je Hurle (Gıkımı Çıkarmayacağım) - 2019 |
"Beni kim sakinleştirebilir? Kim tarafsız olmamı; ümitsizliğe, çaresizliğe karşı gelmemi; acizliğimin çığlıklarını, eylemsiz kalmamın, harekete geçmeyip uzaktan tanıklık etmemin suçluluğunu bastırmamı ve sadece pasif bir sessizliğe bürünmemi önermeye kim cüret edebilir? Filmler elbette. Çıkış kapısı, kaçış, şifa. Film bir ağrı kesici, arındırıcı, huzur verici. "
Hakkında:
Frank Beauvais, yaşadığı bir ayrılık sonrası teselliyi Alsace bölgesindeki bir köyde yalnız başına deliler gibi (400+) film izlemekte bulur. Daha sonra, bu filmlerdeki sahneleri montajlayarak, kişisel yaşamıyla dünyada olan biteni ilişkilendirdiği bir görsel-işitsel günlük ortaya koyar.- Mubi
Meraklısına: