Ailemizde iki Uğursuz Adam'dan söz edilir. İkisi de yakışıklı, mavi gözlü, avukattır. İlkini tanımadım. Halamın kocasıydı. Resmi nikah yapıldığı gün, ailesinin yanına, köye gitmiş, bir daha dönmemişti. O günlerde nikah bozmak zor olduğundan, bir de adam izini kaybettirdiğinden yıllarca kağıt üstünde evli kalmışlardı. Adamı bir kasabada dini nikahlı karısı ve iki çocuğuyla bulduklarında halam iyiden iyiye içine kapanmış, boşandıklarında bile bir daha evliliği düşünmemiş, biri lafını açtığında da hemen konuyu değiştirmişti. Soldu gitti, derdi annem, o kadar güzeldi ki, bakan bir daha bakardı.
Uğursuz Adam'ın niçin ortadan kaybolduğuna, boşanmak için bile ortaya çıkmadığına kimse anlam verememişti. Babam, utancından, derdi konu açıldığında, kardeşim güçlü kadın, duruşunda bile karşı tarafı ezen bir şey var, erkek adam, daha yumuşak başlısını bulunca vazgeçmiştir, karşısına çıkıp da söyleyememiştir utancından. Onu bunu bilmem, derdi annem, bu kadar beddua, bir gün yakasına yapışır, bir tek benimkiler yeter. Bizde de hata var, huyunu suyunu araştırmadan olur verdik, adamda bir tuhaflık olduğu belliydi. Konuşma hep böyle devam eder, sessizliğe gömülüp kendi hatalarının iç hesabını yapmalarıyla son bulurdu.
Uğursuz Adam'ın fotoğrafı yoktu. Vardıysa da ortaya hiç çıkmadı. Yıllar içinde yakışıklılığı da tuhaflığı gibi bir efsaneye dönüşmüş, annemin bedduları ise tutmamıştı, tuttuysa bile haberi bize gelmemişti. Uğursuz Adam'ı gözümde geniş omuzlu, beyaz tenli, uzun bacaklı hayal ediyordum. Halamın gençlik fotoğraflarında, uzun siyah saçları, yeşil gözleri ve ince beliyle birbirlerine şüphesiz çok yakışıyorlardı. Herkes bu denli güzel iki insanın bir arada olması gerektiğini düşünmüş olmalıydı.
Halam bana hiç Uğursuz Adam'dan bahsetmedi, ben de sormadım. Evlenme bahsi her açıldığında yüzüne oturttuğu reddeden gülümsemeyle konuyu kapayacağını, anlatmayacağını biliyordum. Sessiz bir kadındı. Uğursuz Adam'dan önce de öyle olduğunu söylerdi annem, babam sessizliğini çocukluğuna dek dayandırırdı. Kimi zaman dalıp gittiği olurdu. Ben Uğursuz Adam'ı düşündüğünü düşünürdüm ama belki de başka şeyler olurdu aklında. Belki de bizim kadar hiç düşünmemişti Uğursuz Adam'ı.
Uğursuz Adam lafının arkası, teyzem iyiden iyiye evlilik çağını geçirdiğinde kesildi. Öğretmenlikten emekli olup teyzeme yakın bir yerde ev tuttuğunda ben otuzlarımın başındaydım. Bir yılı nişanlı, dokuz yıldır biriyle beraberdim. Yakışıklı, mavi gözlü, avukattı. Bir gün, aniden yurtdışına gitmeye karar vermiş, açıklama yapmadan, bu ilişkiyi artık yürütemeyeceğini bildirmişti. Ben de bir süreliğine ailemin yanına yerleştim. Sözü açılmasa da eski nişanlım her sabah anne babamın bakışlarında bizimle uyanıyor, masaya beraber oturuyordu.
Bir gün, yemekten sonra, annem bulaşıkları yerleştirirken halam ve ben mutfakta oturuyorduk. Annem, bir an duraksadı, yüzünü bana döndü. Bak, dedi, ilk ve son kez söyleyeceğim, bir daha da ağzımı açmayacağım. Bir uğursuzun peşinden zaten yıllarını harcadın, kendini hala genç sanıyorsun ama değilsin. Unut, oldu bitti, elini çabuk tut, bir bakmışsın yıllar geçmiş, yalnız ortada kalmışsın. Halama baktım, annemin elinde tuttuğu tabağa dikmişti gözlerini. Gülümsüyordu. İyiyim ben, dedim, gülümsedim, annem bana baktı, sonra halama, yüzünü ekşitti, alaycı, burnundan nefes verdi, sırtını döndü, bulaşıklara girişti. Gördüğü şey, kızından öte başka bir Uğursuz Adam kurbanıydı. Bundan böyle kim olursam olayım onun gözünde başka biri olamayacaktım. Anladım.
Bu ikinci Uğursuz Adam'ın lafı yanımda bir daha açılmadı. Ne ki aile yemeklerinin vazgeçilmez konusu olduğunun ayırdındaydım.
Uğursuz Adam
Sine Ergün
Meraklısına :
Sine Ergün’ün “2017, Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü”ne değer görülen “Baştankara”daki öykülerinde yalnızlıklar, hüsranlar, kalakalmışlıklar, kayıplar, kıskançlıklar, parçalanmışlıklar var. Bununla beraber yeni ufuklara, fırsatlara, kesişmelere ve başlangıçlara da kapı aralıyorlar. İnsanın kendi karanlığı ve ışığını; kentle, çevreyle, kendiyle çatışmasını ele alan bu öyküler kimi zaman dümdüz gerçekliğe dönüyor yüzünü. Kimi zaman da özlü bir meselin mesafesinden bakıyor. Ve anlattıkları kadar susmasıyla da ifadesine güç katıyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder